Amerika’nın En Zenginlerinden Vanderbilt Ailesinin Ders Niteliğindeki Çöküş Öyküsü (Bir Zamanlar Servetleri Amerikan Hazinesinden Bile Fazlaymış!)
Bu ailenin ihtişamlı yaşamına giden yoldaki ilk adım aslında 1794’te doğan Cornelius Vanderbilt’in 16 yaşındayken annesinden aldığı 100 dolarlık borçla New York Limanı’nda küçük bir feribot işine başlamasıyla atılıyor.
Azmi ve vizyonuyla bu küçücük işletmeyi genişleterek buharlı gemi işine yönelmesinin ardından New York Central demiryolu ve daha birçok demir yolunun sahibi olarak bir demir yolu imparatorluğunu kurdu.
Onun yönetiminde, demir yolu ağı Amerika’nın dört bir yanına yayıldı ve Vanderbilt, 1877’de hayata gözlerini yumduğunda o zamanın parasıyla 100 milyon dolarlık bir servete sahipti. Öyle ki, bu servetin, o dönemin Amerika Hazinesi’nde bulunan miktardan bile fazla olduğu söyleniyor!
Ancak Cornelius Vanderbilt diğer çocuklarına güvenmeyerek servetinin neredeyse tamamını tek bir oğluna bırakmıştı.
Cornelius Vanderbilt’in oğlu Billy Vanderbilt artık aile servetinin %87’sine sahipti. Ve bu serveti neredeyse ikiye katlayarak 200 milyon dolara çıkardı.
Fakat bu süreçte diğer aile üyeleri işlere dahil olmamıştı ve para kazanmayı değil harcamayı biliyorlardı.
Billy Vanderbilt’in ölümünden sonra servet iki oğlu Cornelius Vanderbilt II ve William Kissam Vanderbilt arasında bölündü.
Bu bölünme, ailenin New York Central’a olan ilgisinin azalmasına ve harcamaların artmasına neden oldu.
Cornelius Vanderbilt II, demir yollarını 1899’da ölümüne kadar yönetti. Ancak kardeşi lükse düşkünlüğü ile tanındı.
William Kissam Vanderbilt ise yatlara ve safkan atlara olan ilgisi nedeniyle iş dünyasından çekildi.
Vanderbilt ailesinin üçüncü nesil üyeleri çoğunlukla büyük sanat koleksiyonları, lüks malikaneler ve görkemli partilere harcadıkları paralarla tanındılar ve bu dönemde, aile serveti hızla erimeye başladı.
20. yüzyılın başlarında, kamyonlar, uçaklar ve otobüsler, demir yolu taşımacılığına ciddi bir rakip haline geldi ve ailenin demir yolu işinde büyük kayıplar yaşandı.
Aile bu durumu toparlamaya çalışsa da demir yolu şirketinin sonu iflasla sonuçlandı.
Ailenin dördüncü nesil üyeleri de işleri toparlamak yerine lüks ve şatafat sevdasını sürdürdü.
Bu neslin aile üyeleri de yaptıkları büyük partiler ve harcadıkları büyük paralarla tanındılar.
Ailenin serveti çok büyük olsa da sonsuz değildi.
Gösterişli yaşam tarzları ve yatırım yapmak yerine sürekli harcanan servet en sonunda tükendi.
1947 yılına gelindiğindeyse, Vanderbilt ailesinin New York’taki tüm evleri yıkılarak gerisinde ders niteliğinde bir hikâye bıraktı…